Ekonomi

“Djitalleşmeyi tarım ve gıdaya entegre etmek zorundayız”

Meryem KARADAĞ

İklim değişikliğine bağlı olarak dünyada yaşanan gıda krizinin ölçeği her geçen gün artıyor. Olumsuz yönde etkilenen gıda mahsulleri ve bitki bazlı hayvan yemleri, besin erişimini küresel çapta tehdit ediyor.

Gerekli önlemlerin alınmaması durumunda gıda krizinin Türkiye’yi de etkileyeceğini söyleyen Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Sefa Çakır, Mersin Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ö. Abdullah Özdemir ve Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Değirmenci, DÜNYA Gazetesi’ne değerlendirmelerde bulundu.

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Sefa Çakır, ulusal ve küresel anlamda ülkeleri ve dünyayı büyük sıkıntıya sokacak bir gıda krizinin olmadığını, savaşlardan kaynaklanan, belirli ürünler temelinde üretim ve nakliye sorunlarının yarattığı bir sorun olduğunu vurguladı. Çakır, “Örneğin Rusya-Ukrayna savaşından kaynaklanan buğday arzı gibi.

Uzun süredir yaşanan küresel ekonomik daralmanın getirdiği bir enflasyonla artan gıda fiyatları var. Eğer bu siyasi sorunlar, savaşlar ve ekonomik daralma devam ederse kısa zamanda arz talep dengesi bozulacak ve bir kriz oluşacaktır. Arz talep dengesinin bozulması, artan maliyetlerden dolayı fiyatların artması, ürün kalitesinin bozulması, raf ömrünün azalması ve elbette önümüzdeki yılların en önemli sorunu olan küresel iklim değişiminin yaratacağı olumsuz şartlar gıda krizinin kapıda olduğunu ve bu konuyu ciddiye almamız gerektiğini gösteriyor” dedi.

“Teknolojinin gücünden yararlanmalıyız”

Gıdada sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi için öncelikle planlı bir tarımsal üretimin gerekli olduğunu, planında da veriye bağlı olduğunu ve doğru veri yoksa planında yapılamayacağını söyleyen Çakır, “Mutlaka sektörle, tarım dinamikleriyle, çiftçiyle birlikte çalışmak, tabanın sesine kulak vermeniz gerekir. Elbette sürdürülebilirliğin baş unsuru doğayı, toprağı ve suyu korumaktır.

Gelecek nesillere sağlıklı bir toprak, temiz bir hava, temiz bir su kaynağı bırakamazsak sürdürülebilirlikten nasıl bahsedeceğiz. Sürdürülebilir olmak demek işte bugün bu kaynakları korumaktır, verimli kullanmak ve israf etmemektir. Burada da teknoloji kullanmalı, teknolojinin gücünden yararlanmalıyız. Dijitalleşmeyi tarım ve gıdaya entegre etmek zorundayız. İşin bir diğer tarafı da insan kaynağıdır. Kentleşen bir dünya var. Ülkemizde de durum aynı. Kırsal yaşam yok oluyor. İnsanlar artık tarım sektöründen çıkıyor. Yeni nesiller tarımla ilgilenmiyor. Gençlerin tarıma dönüşünü sağlamak zorundayız” ifadesini kullandı.

“Gıdada planlama yapılmalı”

Kontrolsüz ve bilinçsiz üretimin zaman zaman arz yarattığını ve bu durumun israfa neden olduğunu vurgulayan Çakır, “Tarımı gıda sanayisine daha çok entegre etmeli ve uzun süreli saklama koşullarını sağlamalıyız. Her şey planlamaya dayanıyor. Neyi ne kadar üreteceğimizi bilmek zorundayız. Plansızlık demek israf demektir. Elbette diğer konu ise izlenebilirliğin olmamasıdır. Tarımsal ürünlerin tarladan son tüketiciye kadar olan tüm süreçlerin, üretim, depolama, paketleme, nakliye gibi tüm süreçlerin izlenmesi, yani kayıt altına alınması gerekir.

İzlenebilirlik bir gıda güvenliği meselesidir. Süreçlerin hangisinde sorun varsa önlemler ona göre alınır ve israf engellenir. Ama izlenebilirlik yoksa israfın nerede olduğunu bilemezsiniz” dedi. Serbest piyasa politikasını benimseyen bir ülkede, devletin üretimden ziyade kontrol görevini üstlenmesi gerektiğini belirten Çakır, “Teşvik ve desteklerle yaptırım gerçekleştirmelidir. Tabandan aldığı doğru bilgilerle, iş birliği içinde makro planlamaları yapmalıdır. Gıda krizleri ülkeler için bir ulusal güvenlik konusudur.

Devletler insanını beslemek zorundadır, sağlıklı gıdayı temin etmek zorundadır. Aşırı gıda fiyatı artışına karşı toplumu korumak zorundadır” diye konuştu. Dünyada görülmemiş bir gıda fiyat artışı olduğunu vurgulayan Çakır, daha önce görülmemiş kuraklıkların yaşandığını söyledi. Çakır, “Tüm bunlar gıda krizi çanlarının çalması demektir. Fiyat artışları, düzensiz beslenme, hastalıkların artması, sağlıksız yeni nesil, yok olan toprak ve su kaynakları. Tüm bunlar karanlık bir tablo yaratıyor. Bu karanlık tablodan ülkeler arası iş birliği ile çıkarız” dedi.

“Tarım ve gıda sektörünün önemi artıyor”

Mersin Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ö. Abdullah Özdemir, 2019 yılının son aylarında başlayan pandemi süreciyle birlikte tarım ve gıda sektörünün öneminin daha da arttığını, ülkelerin tarımda daha korumacı tutumlar sergilemeye başladığını, gümrük vergisi değişiklikleri, ihracatın yasaklanması, kısıtlanması ya da kota getirilmesi gibi çeşitli uygulamalara gitmeye başlandığını söyledi. Özdemir, “Bu dönemde gıda milliyetçiliği, kendi kendine yeterlilik, gıda güvenilirliği, sürdürülebilir gıda ve gıda israfı gibi kavramlar çok daha fazla gündeme gelmeye başladı.

Gıda krizi de bu kavramlardan biridir” dedi. Özdemir, Birleşmiş Milletler (BM) “2030 yılına kadar dünyadaki açlığa son verme” hedefi belirlemişti. BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından açıklanan “Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenmenin Durumu” raporunda bu hedefe ulaşılmaktan çok uzak olunduğu vurgulanmaktadır” ifadesini kullandı.

“Gıdada Sürdürülebilirlik Endeksi’nde Türkiye 28’inci”

Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de her yıl kişi başına 93 kilogram, toplamda 7,7 milyon ton yiyeceğin çöpe atıldığını vurgulayan Özdemir, “Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası (TÜGİS) açıklamasına göre ise ülkemizde 14 milyon adet ekmek çöpe giderken, Türkiye 214 ülke arasında en fazla gıda israfının yaşandığı 15’inci ülkedir” dedi. 2050 yılında dünya nüfusunun 10 milyar kişiye ve Türkiye nüfusunun 100 milyon kişiye dayanmasının beklendiğini dile getiren Özdemir, “Dolayısıyla ziyan edilecek tek bir lokma lüksümüz bulunmamaktadır.

Üstelik son 20 yılda ülkemizde tarım alanları yaklaşık yüzde 10 azalırken, nüfusumuz yüzde 17 artmıştır. Gelecekte daha az tarım alanı ile daha fazla nüfusu beslemek zorunda kalabiliriz. Bunca emekle üretilen her bir gıdamızın değerini iyi bilmeli, şimdiden özellikle genç nesillerimizde bu bilinci yaygınlaştırmalıyız” dile getirdi. Dünyada genelinde yaşanan gıda krizinin Türkiye’yi de etkilediğini söyleyen Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Değirmenci, Ukrayna ve Rusya savaşı etkisiyle buğday gibi temel gıda maddelerinin dünyada azaldığını ve lojistiğinin de sağlanamadığını kaydetti.

“Sürdürülebilirlik konusunda bilinçlendirilme yapılmalı”

“Toprak ve su korunurken bir de bunun yanında o toprağı işleyecek insanı da koruduğunuzda sürdürülebilirliği sağlamış oluyoruz” diyen Değirmenci, “Günümüz dünyasında Tarım ve Gıda sektörü için vazgeçilmez bir gerçek haline dönen bu olgu gelecekte daha da önemli hale gelecektir. Bu sebeple önce tüketici olarak bizler tüm bu konulara dikkat çekeceğiz. Daha sonra üretici konumundaki kişiler de sürdürülebilirliği sağlamanın şartlarını araştırıp bu yolda bir üretim modeli geliştirecektir” ifadesini kullandı. Değirmenci ayrıca, devlet teşvikleri doğrultusunda vatandaşın ve çiftçinin gıda da sürdürülebilirlik konusunda bilinçlendirilmesi gerektiğine vurgu yaptı.

“Doğru tarım alanları seçilmeli”

“900 milyon kişi yetersiz beslenme sorunu yaşıyor” Doğru tarım alanlarını seçmenin önemine de değinen ve Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Değirmenci, “Tarım alanlarının yapılaşmaya açılmaması, kuraklık olan bölgelerde sulamanın çok gerekli olduğu ürünlerin ekilmemesi, tohum ve fide seçimi gibi birçok şartı göz önünde bulundurarak gıda sürdürülebilirliğini sağlamak gerekiyor. Doğru fide ve tohum seçmek gerekiyor. Doğru ürünü doğru yere koymak önemlidir. Çok fazla su gerektiren bir ürünü su olmayan bir yerde ekmek, verimliliği azaltır” dedi.

“Suyu israf ederek gıda krizine karşı koyamayız”

Geleneksel tarım yöntemleriyle, kimyasal gübre ve ilaçlarla toprağı yok ederek, vahşi sulama ile suyu israf ederek gıda krizine karşı konulamayacağını belirten Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Sefa Çakır, “Tarım ve gıda ArGe’sine, yüksek teknoloji kullanımına ağırlık vermek zorundayız.

Konunun sadece üretim yanı yok, aynı zamanda maliyet anlamında enerji, lojistik, tanıtım, emek gibi parasal değerlerle birlikte, ekolojik, sosyal ve sağlık alanındaki zararları da söz konusu. Tüm bu dolaylı gibi görünen konularda kısa zamanda değerlendirilmeye alınmalıdır. Küresel ısınma bir komplo teorisi değil, gıda krizi çok uzak bir olgu değil. Evde oturan vatandaştan üreticiye, sektör temsilcilerinden kamuya kadar herkesin sorumluluğu var, yapması gereken şeyler var. Gıda konusu bir beka konusudur, bir ulusal güvenlik meselesidir” diye konuştu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

-
Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort